|
|
|
[Düğün]
· Düğünleri hepimizin bildiği şekilde yapılmasına rağmen, diğer Alevilerden ayrılan bazı farklılıkları vardır. Mesela: Düğün evine "Alemir" adını verdikleri kırmızı, san, yeşil, turuncu, mavi, beyaz renklerden oluşan bir bayrak asılır.
· Asılan bu "Alemir" adındaki bayrağın en üstüne bir ayna konur. Bir yansıma olarak, evlenen kişilerin ayna gibi açık ve net olacağına inanılır...
· Gerdek gecesi öncesi "Tura" dedikleri bir tören daha yapılır. Bu törende önce düğüne hizmet edenlere ve yakınlarına yemek verilir. Ardından semah dönülür, dede gelin ile damada nasihatte bulunur, onlara insan olabilmenin özelliklerini anlatır. Daha sonra orada bulunanlar, ellerine aldıkları bir başbağı bezinin bir ucunu düğümleyerek, topuz şekline getirir ve gelin bu topluluğun arasından geçerken, geline bunlarla vurulur. Şayet gelin çok pratik birisi ise, kendisine vurdurmadan aradan geçer gider. Bu adet damat için de aynı şekilde tekrarlanır... Bundan sonra evliler yalnız bırakılır.
· Gerdeğin ardından, damat tüfek atmak zorundadır. Bu tüfek sesi Tahtacılar için çok önemlidir. Bir kere gelin kızın kadınlığa geçtiğinin ilk anlatımıdır, ikincisi damadın da sağlıklı birisi olduğuna işarettir. Tüfeğin atılmaması, çok kötüye yorumlanır...
[Başbağı]
· Düğünden sonra geline "Başbağı" yapılır. Başbağı, geleneklerle dolu bir cem törenidir. Dede veya başbağını yapabilecek, yakından olan birinin önderliğinde yapılır. Böylelikle bir Alevi kapısı daha açılmış, canlara iki can daha katılmış olur.Başbağı genelde kızlıktan kadınlığa gecenlere yapılır.
· Bu tören cemleri, dediğimiz gibi, diğer cemlere benzemezler. Yeni evlilere bir öğreti olarak yapılır. Yeni evliler bundan sonra musahip olacakları emsallerinden başka bir aileyle musahiplik hazırlığına başlarlar. Onlara herkes, her konuda yardımcı olur,ve sadece bayanlar katılır.
[İkrar ve Cem]
· Tahtacılar Abdal Musa cemi tanımazlar. Cuma akşamı dedikleri, perşembe akşamı yapılan ve daha çok gençlerin öğretilmesine yönelik, başka bir cem yaparlar. Bu cemde kurban yoktur. Semah öğretilir, düvazimamlar öğretilir, yani bir cem için ne önemliyse bu "cuma akşamı" cemlerinde öğretilir...
· Yeni evli bir gelinin "ikrar"ının aldırılması zorunludur. Geline, bir Alevi kadınının nasıl olması gerektiği üzerine verilen bir eğitimdir bu. Ya da bir Alevi anası nasıl olur? Bu konuların ağır bastığı bir öğreti geleneğidir ve gelin ile damada eline, diline, beline sahip olacakları üzerine söz (ikrar) verdirilir...
· İkrar yemeğinde kurban kesilir. Fakat bu ailenin varlık durumuna bağlı olduğu için kurban, mutlaka kuzu olmaz, bir horoz da olabilir.
[Musahiplik]
· Musahip olacak olan gençler önce bir "Mürebbi babası ve anası" bularak, onları kendilerine önder yaparlar. Mürebbi, onları musahipliğe hazırlayacak olan öğretmendir aynı zamanda. Musahip olacakların herşeyi ile ilgilenir. Giyimleri, nasıl davranacakları, oturuş, duruş biçimlerine, konuşma üsluplarına kadar herşeyleriyle ilgilenerek, onları Aleviliğe hazırlar...
· Musahiplik ceminde bu mürebbi baba ile Ana yine en öndedir. Bir tek dede ile delilciye karışmıyorlar. Diğer tüm görevlilere karışma yetkileri var. Çünkü bu cemin, eksiksiz ve sağlıklı geçmesi, onların sorumluluğu altında sayılmış oluyor...
· Musahip cemi bittikten bir gün sonra, kesilen kurbanın kellesi ile bir cem daha yapılıyor ve musahiplik bitmiş oluyor. Yeni musahipler bundan böyle her ceme girmeye hak kazanmışlardır...
· Eğer musahipler isterlerse, aradan bir sene geçtikten sonra "Öz ayırma" cemi yaparak, özlerini ayırabiliyorlar. Bunun anlamı şu: Musahiplerden her hangi birisi bir suç işledi ve toplumdan düşkün oldu. Eğer öz ayrılmamışsa, iki tarafta düşkün olmaktadır, ama öz ayrılmış ise, suçsuz olan aile, musahiplerinin bu suçuna karşılık düşkün sayılmamaktadır...
[Ölüm]
· Bir Tahtacı öldüğünde, herkes ölü evine gelerek, ölüden helallik diler. Kadınlar ağıtlar yakarlar, ölü olanın anılarını, onun yiğitliğini, dürüstlüğünü, dostluğunu anlatırlar. Zaten bu cenaze evine toplanış, aynı zamanda ölenin ne kadar topluma yakın olduğunun bir anlatımıdır da.
· Ağıtların ardından "ölü sazı" çalınır. Köydeki sazandar kim ise, yaşam ve ölüm üzerine deyişler söyler, ardından düvazimam okunur.
· Daha eskilerde ölüler saz eşliğinde mezara götürülürken, bugün [böyle değildir]...
· Saz çalındıktan sonra, orada çalınan saz, tam kırk gün bu ölü evini beklemek zorundadır... Kırk gün o sazı kimse oradan almaz ve kimse tellerine dokunmaz. Çünkü o saz, yas sazı olmuştur.
· Ayrıca yakını ölmüş birisi, dede köye geldiğinde mutlaka onun "Yas cemi"ni yaptırmak zorundadır. Buna yasını aldırma denir.
YANLIŞ VE EKSİK BİLGİ VARSA BİLDİRİNİZ. YAZAN: ADMİN
|
|
|
|
|
|
|
Bugün 7 ziyaretçi (9 klik) kişi burdaydı! |
|
|
|
|
|
|
|